Bu sorunun amacı Allah' a yada bir dine inanıp inanmadığınızı sorgulamak değil. Bu sorunun aslı amacı süregelen hayatınızda inandığınız temel bir değerin veya değerlerin var olup olmadığını sorgulamak. Ben bu soruyu kendime yönelttiğimde bir çok konuda inandığım değerlerin olduğunu görüyorum. Fakat içlerinde diğerlerine göre daha yüksek ses çıkaran bir tane değerim var. Bu değer bana kısaca şunu söylüyor: Eğer ülkene, milletine veya en azından kendine yararlı olmak istiyorsan düzenli olarak çalış çalış çalış. Bir çok insana bu değerin söylediği mantıklı gelmeyebilir ve bu insanlar şöyle düşünebilirler: Çalışıyorsun ya işte, Türkiye' nin güzide kurumlarından bir tanesine her gün gidiyorsun. Oraya şu kadar mesai saati boyunca hizmet ediyorsun. Yararlı projelerde çalışıyorsun. Hayır saygıdeğer arkadaşlarım, yanlış düşünüyorsunuz. Benim değerimin söylemek istediği farklılık yaratacak şekilde çalışmak. Her gün işinize gidip gelmek değil. Nedir ki bu farklılık yaratacak şekilde çalışmak. Arkadaşlar anlayamazsınız daha önce yapmadınız çünkü. Bende size nasıl olduğunu anlatamam bende çok yapamadım çünkü. Umarım bir gün bende farklılık yaratacak şekilde hayatımın diğer değerlerinden çalmadan çalışabilirim.

Bayrama yaklaştığımız şu günlerde hasta olmayı hiç istemezdim. Fakat hastalandım. Farenjit olduğunu düşündüğüm rahatsızlığım dün akşam itibariyle zirve yaptı ve bugün düşüşe geçmeye başladı. Umarım bayramın 1. günü pek bir şey kalmamış olacak. Çünkü bayramlarda hasta olmak hem sana eziyet hemde bayramını kutlayacağın kişilere. Benden kimseye hastalık bulaşsın istemem.(Belki gıcık olduğum insanlara bulaştırmak isteyebilirim.:)) Son iki hastalığımda şunu fark ettim. Hastalığın yaklaştığı günlerde vücudum bana bir alarm gönderiyor. Ya çok halsiz oluyorum ya da başım ağrıyor. Genel olarak günlük yapmam gereken işlere karşı bir isteksizlik hissediyorum. Sanırım vücudum şunu demek istiyor. Bağışıklık sistemin düştü düşecek birader sen en iyisi dinlen. Çalışan bir kişi olarak evde yatmak her zaman mümkün olmuyor tabi. Çoğunlukla vücudun gönderdiği alarmı es geçiyorum. Sonuç her zaman aynı hasta oluyorum.
Bayram yaklaştığı şu günlerde bana ve tüm hastalara acil şifalar diliyorum.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.

Temmuz 2009 itibariyle canım ülkemizde kapalı alanlarda sigara içme yasağı yürürlüğe girdi. Eğer işletmeler veya vatandaşlar yasaya uymazlarsa caydırıcı niteliği taşıyan bir takım cezalara tabi tutulmaktalar. Benim gibi sigaranın insan sağlığı üzerinde zararını idrak etmiş vatandaşlar için bu yasa bal, kaymak oldu. Bekliyordum ki işletmelerimiz ve vatandaşlarımız medeni insanlar gibi yasaya uysun, sigara içmek isteyen gerektiği gibi dışarıya çıksın, içsin sigarasını gelsin veya işletmeler %50 ve üzerinde açık alanlar oluştursun içmek isteyen sigarasını o alanda içsin. Tabi bunlar sadece iyi niyet beklentisi.

Bizde böyle olmuyor, olamıyor. Bizim vatandaşlarımız hepsi zeki ya yasadan kaçarlar. Ya da kaçtıklarını sanırlar. Bizim vatandaşlarımız kabadayı ya, şikayet etmeye kalksan seni tehdit ederler. Ya da ettiklerini sanırlar. Bizim vatandaşlarımız devletten güçlü ya ceza kesilse de ödemiyorum ne yapacaksan yap diye dayılanırlar.(Ama sonra her türlü o cezayı ödetirler adama) Uyarsan işletme sahibini, içen vatandaşı vurdumduymazlık yaparlar, aptal şakalar yapalar.

Bizde vatandaşın veya işletme sahibinin boğazını sıkmadın mı işler istenildiği gibi yürümez. Çünkü bizim vatandaşın çoğu karşısındaki insana saygılı olmak nedir bilmiyor.
Eğer biliyorsa bile öküz olduğu için medeni olarak davranmıyor.

08.11.2009 tarihinde İstanbul - Bostancı tren istasyonunu karşısındaki İstasyon Çay Bahçesi' nde bu yazıyı yazmama neden olan olay yaşanmıştır. İşletme kapalı alanda sigara içen vatandaşlara göz yummuştur. Bunu gören birçok vatandaş sigara içmeye başlamıştır. Vatandaşı uyardığımızda bir çok kişi içiyor, neden sadece bizi görüyorsunuz cevabını aldık. İşletmedeki garsonu uyardığımızda olabilir yanıtını aldık.

Sonuç olarak ben kendime ödev verdim. Böyle durumların tekrarlaması durumunda dün akşam yaptığım gibi önce vatandaşı ve işletme sahibini uyaracağım. Eğer uyarıya kulak asmıyorlarsa şikayet için gerekli birimle iletişime geçeceğim.

Bazı akşamlar yemek sonrası bir miktar televizyon izliyorum. Aslında televizyon izlemeyi çok sevmesem de bazı programlar ilgimi çekebiliyor. 11.10.2009 akşamı da Show Tv kanalında "Devler Ligi" adında bir program dikkatimi çekti. İçerik olarak aktif futbol oynamayı bırakmış çok ve az bilinen oyuncuların kurduğu takımların halı saha benzeri bir sahada futbol maçı yapması usulüne dayanıyor. Bana kalırsa ilgi çekici çünkü halk olarak futbol ve futbol ile ilgili her ayrıntıyı seviyoruz. Dün akşam da bu hevesle televizyon başına oturdum ama programı biraz izledikten sonra izlemeyi bıraktım çünkü eski futbolcuların bazıları samimiyetten uzak sadece ilgi çekmek, şov yapmak amaçlı işler yapmaya başladılar. Bu arada hakem Erman Toroğlu' da şov yapmak isteyen futbolculara "Burada en iyi şovu ben yaparım arkadaş:)" diyordu sanki.

Dün akşam üniversitede beraber okuduğum arkadaşlarımla buluştum. Bazılarını neredeyse 2 senedir görmemiştim. Kafenin ortasında 15 -20 kişiydik ve sadece bir tane bayan arkadaşımız vardı. Sanırım bazı mühendislik dalları için(örn. Bilgisayar Mühendisliği) pek fazla bayan aday olmuyor. Ama iş arkadaşımdan duyduğuma göre şu aralar daha fazla bayan bilgisayar mühendisliğini seçiyor. Gece boyunca arkadaşlarımla hoş sohbetler ettik. Anılarımızı, yaşadıklarımızı paylaştık. Oldukça güzel oldu. Bu tarz buluşmaları keşke daha çok yapabilsek diye düşündüm.

Kimi görsem bu yıl bayramın tadı yok şeklindeki yakınmalar. İnsanlarımız zordan bayram yapıyorlar. Biz eskiden böyle değildik ya da böyledik te ben mi bilmiyordum. Bir çok olumsuz tecrübeleri sadece kendisi yaşıyormuş gibi yaknıyor. Sadece sen değilsin ki kardeşim bir çok insan böyle bir tecrübe yaşıyor. Ne olursa olsun bayramlar özel günlerdir ve belki kendi hayatınızı olumsuz bir bakış açısıyla yaşamayı alışkanlık haline getirmiş olabilirsiniz(Böyle olmaması gerekir ama ...) fakat böyle bir günde en azından çevrenizdeki insaları sevindirebilirsiniz. İyi bayramlar.

Çağımız, mesleğimiz ve ilgilerimiz sebebiyle uzun süre bilgisayar başında kalıyoruz. Hatta bazen bu süreler o kadar uzun oluyor ki bazı günlerimizin neredeyse tamamını bilgisayar başında geçiyoruz. Peki bunun sonuçları üzerinde düşündünüz mü hiç. Sağlık ve sosyal açısından bir çok sakıncası olduğu kesin. Ama misal ben bunun yanında bu şekilde uzun bir süre bilgisayar başında kaldığımda içim de rahat olmuyor. Benim gibi bu duygu ve düşünce durumlarını yaşayanlar var mı acaba merak ediyorum. Belki ilkel bir yaklaşım olacak ama gözlerimi kanlanmış görmeyi hiç sevmiyorum. Kendimi o şekilde görünce beynim sanki vücuduma: Bak gençsin kendine yazık ediyorsun. Sağlığını bile bile bozuyorsun demiş gibi hissediyorum. Bu beni bahsettiğim gibi içten rahatsız ediyor, moralimi bozuyor. Basit ve saçma bir yaklaşım olarak görülebilir. Ama ne yapalım bu böyle.

Bugün sabah saatlerinde bir cevapsız bir telefon çağrısı aldım. Bir dakika geçmeden aynı numaradan bir çağrı daha. Malum bu aralar gelebilecek bir arama konusunda oldukça hassasız.:) Hemen geri aradım. Kurye çıktı. Benim için bir teslimatı varmış. İlk defa karşılaştığım birr uygulama acaba kriz nedeniyle firmanın aldığı bir karar yüzünden mi bu şekilde yapıyorlar?

1 küsur senedir D-Smart abonesiyiz. İlk başta alırken bizde D-Smart pazarlama kampanyalarına kandık ve bir tek uydu alıcısı alarak Türk takımlarının Avrupa' daki maçlarını izleriz diye düşündük. 1 sene kadar izledik. Ama şimdi Euro Futbol diye bir kanal açtılar ve ocak ayından itibaren izleyebildiğimiz maçlarıda ekstra ödeme yapmadan izleyemeyeceğiz gibi duruyor. Böyle bir kanal açmalarının önünde yasal olarak engel yok. İstedikleri kadar kanal açarlar ve istediği yayınları şifreli verebilirler. Ama ilk başta uydu alıcılarını satmak için yaptıkları reklamlarda sadece bir kere yapılacak bir ödemeden bahsediliyordu ve özellikle bunu vurguluyorlardı. Tabi vatandaşı kandırmak yasal. Bu yüzden D-Smart için akıllı,kurnaz(smart) Doğan mı desek acaba.

Dün akşam sahur için kalktığımda Arjantin ile Brezilya milli takımları arasında oynanan milli maçın ikinci yarısını izleme şansı buldum. Maç sonucu Arjantin 1 Brezilya 3. Maç oynanmadan önce Arjantin milli takımının kazanacağını düşünüyordum. Bunun nedeni de özellikle Messi olmak üzere Agüero, Milito gibi yıldızlarla Arjantin milli takımının daha ağır basacağını düşünüyordum. Ama maçın ikinci yarısını izledikten sonra takım olmanın daha önemli olduğunu gördüm. Brezilya takım olarak daha iyi durumda, oyunun defans ve atak kısmını rakibine göre daha iyi yapıyor. Karşına kim çıkarsa çıksın aynı takım disiplini ile oynuyorlar. Şu an için Arjantin' e göre çok daha iyiler. Kendileri birde İspanya karşısında izlemek müthiş olur diye düşünüyorum.

Dün akşam milli maç heyecanı vardı. Başlarda biraz zorlansakta Arda' nın yönetiminde kazanmasını bildik. Arda' nın artık yıldız olduğunu seven sevmeyen herkes kabul ediyor. Dün de maç boyunca müthiş bir oyun sergiledi. Tam bir oyun kurucu lider. Top ona geldiğinde ben dahil bir çok insanın içi rahat. Bir Galatasaraylı olarak hem Arda' yı Galatasaray' da hemde milli takımda izlemekten büyük zevk duyuyorum.

Bilgisayar Mühendisliği bölüm 3. lüğü, 92 kusür ALES puanı tüm puan türlerinde, yapılan ingilizce yeterlilik sınavından 74 puan(40 puanın üstü mülakata girmeye hak kazanacak, 60 puanın üstü eğer mülakatı geçerse ingilizce hazırlık okumayacak), 3.20/4.00 not ortalaması, üstelik kendi okuluma ve lisans mezunu olduğum bölüme başvuru yapıyorum. Yüksek lisans başvuru detaylarım bu bilgilerden ibaretti. Ama 35 kişi alacak olan bölümümde hepsini tanıdığım hocalarım tarafından yedek listeye bırakıldım.

Herhalde yüksek lisans yapmak için yeterince hevesli bulunmadım. (Bu arada mülakattan önce yapılan temel bilgi yoklaması sınavında yetersizdim kabul ediyorum. Eğer ölçü buysa!!!!)

Dün yüksek lisans mülakatından sonra kuzenim olan Ali abimi ziyaret ettim. Bu adamı ne zaman ziyaret etsem benim ufkumu açıyor. Nerede yeni bir teknoloji var nerede yeni bir teknoloji ürünü var bir bakıyorum Ali abimde de var. İşin güzel tarafı teknoloji takibini çok iyi yapmasının yanında öğrendiklerini sürekli benimle paylaşması. Bu güzel paylaşımları için kendisine minnettarım ve saygı duyuyorum.

Hadi hep beraber Çok yaşa Ali Sağlam!

Sevgili abimin beni haberdar ettiği konular

1- iPhone üzerinde yazılım geliştirme fırsatları - Zaten uzun zamandır taşınabilir aygıtlar üzerinde uygulamalar yapmak istiyordum. Yalnız bir sıkıntı var ki iPhone için yazılım geliştirmek için Mac OS X v10.5 yada daha ilerisi lazım. Bunun için bir süre bekleyeceğiz.
iPhone Geliştiricileri için başlama noktası

2- peyca.com ilginç bir dijital kütüphane arşiv projesi. Site ana sayfasında bir büyüteç içinde yazılı olan "Kaybettiğinizi sandığınız tüm bilgiler" şeklinde bir görselleri var. Başarılı olacak gibi görünen projenin ana amacı öncelikle Türkçe dilinin geçmiş- gelecek tüm yazılı ve web bilgisini bir araya getirmekmiş.
peyca.com

Şu an bu satırları yüksek lisans mülakatı için geldiğim okulumun kütüphanesinden yazıyorum. Dışarıda yağmur yağıyor ve ben fazla ıslanmamak adına okulumun kütüphanesine girdim. Yukarı kata çıktığımda yine garip bir nostalji havası estiren kütüphane katını gördüm ve gülümsedim. En son buraya gelmemden 2 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen herhangi bir değişiklik yoktu. Ve bunu görmek beni mutlu etti.

Sınavdan çıktım ve ilk aklıma gelen acaba okul yemekhanesinde yemek veriyorlar mı oldu.(Bu ilk aklıma gelen şeklindeki bir cümleninde ayrı bir hikayesi vardır. Ama onun yeri değil şimdi. :))
4 sene boyunca genellikle büyük bir afiyetle yediğim yemekler ile mezuniyetimden 2 yıl sonra tekrar buluşabilecekmiydim. Yemekhaneye doğru ağır adımlarla ilerledim. Ve bir nostalji rüzgarına kapıldım. Görevli bana öğrenci fişi kesti. Öğrenci fişini elime aldığımda gülümsemeden edemedim. Sonra yemekhanenin üst katına çıktım. Sırasıyla yemekleri tepsinin içine aldım. Yıllar sonra kendi okulumda yemek yemek. Özlemişim.

Yüksek Lisans için İngilizce yeterlilik sınavına girdim. Saat 10' da başlayan sınav benim için 12' ye 10 dakika varken bitti. İşin özeti bir aksilik olmazsa doğrudan yüksek lisans eğitimine başlamam için gerekli olan 60 puanın üzerine çıkacağım.

Sınavdan önce çoğu sınavda olduğu gibi doldurmamız için hazırlanan cevap kağıtlarını doldurduk. Düzeltiyorum yuvarlakları karaladık. Bu yuvarlak karalama işi de hayatımın bitmek bilmeyen işkencelerinden.

30 Ağustos saat 14:30 civarları evde yattım yerden doğruldum ve bizimkilere(aileme) "Ben vazgeçtim. Yüksek Lisans için sınava ve mülakata gitmeyeceğim dedim." İlk başta şaşırdılar ve ama karar senin demekle yetindiler. Geleceğimi etkileyecek olan seçimlerden birini yapmıştım ve kısmen rahatlamıştım. Şu an bu satırları yüksek lisans ingilizce yeterlilik sınavına gireceğim binanın altındaki kafeteyadan yazıyorum. :) Sanırım bir insanın kaderinde varsa kaderi onu nasıl olursa olsun buluyor. :)

Başlığa bakınca Cem Yılmaz' ın bir gösterisinde anlattığı bir anısı aklıma geliyor. Kısaca davet edildiği bir programda sunucu CMYLMZ' a "Neden mizah sorusunu yöneltir?" Bunun üzerine CMYLMZ' da yaşadıklarını espirili bir dille anlatır. Benim ise Ruby ve Rails' a çalışmaya başlama hikayem biraz farklı.

İşin hikayesi şu: Yaklaşık 1.5 ay kadar önce web blogumu tekrardan ASP.NET ile yazmayı düşünüyordum. Daha doğrusu daha önce yazdığım kod üzerinde iyileştirmeler yapacaktım. Ama işe bir türlü başlayasım gelmedi. O günlerde kuzenimin bilgisayarına Ubuntu Linux dağıtımını kurmuştum. Kurmak için Ubuntu web sitesini ziyaret ettiğimde isteyen kişilerin evlerine ücretsiz olarak Ubuntu Linux dağıtımını gönderdiklerini gördüm ve kayıt oldum. 2 hafta sonra cd elime ulaştı. Bir deneyeyim diye kurdum.

Başlarda biraz sorun çıkardı. Bilişim dünyasında bence ne kadar çok bilirseniz bilin bir gün bilmediğiniz bir sorun karşınıza çıkacaktır. Bu dünyanın işleyişi içinde kusurlu olma kavramı doğaldır ve her zaman karşımıza çıkar. Çünkü bilişim dünyasıda kusurlu olması kabul edilebilen bir varlık olan insan tarafından oluşturulan bir dünyadır.

Ubuntu kullanırken karşılaştığım sorunlardan bazılarını çözdüm. Bazıları ise hala yerinde duruyor. Ama sanırım ben bu şekilde olmasını seviyorum. Sürekli çözülmeyi bekleyen bir sorun var veben onu çözmek için araştırıyorum; uğraşıyorum. Çözünce mutlu oluyorum. Bir süre sonra bir başkası çıkıyor. Aynı süreçler baştan. Bu benim karakterimde var.

Bu yüzden Linux dağıtımlarını seviyorum. Windows her ne kadar son kullanıcı daha kolay olsada benim gibiler için Linux ve türevleri daha güzel.

Ruby On Rails öğrenmeye tam gaz devam ediyorum. En yakın zamanda teknik yazılarda Ruby On Rails anlatmayı planlıyorum.

Bu seneki üçüncü tatilime ailemle beraber çıktım. İlki arkadaşla beraber çıktığımız Antalya tatiliydi. İkincisi yine arkadaşlarımızla beraber çıktığımız Erikli tatiliydi. Üçüncüsü ise ailemle beraber çıktığım Erikli' ye 10 km uzalıkta bulunan Yayla tatili. Aslında 24 yaşımda olmam sebebiyle aile ile beraber çıkılacak bir tatile ilk başta pek sıcak bakmıyordum. Bunun nedeni genel olarak benim yaşlarımdaki genç insanların bazı bazı şiddetli olarak hissettiği bağımsızlık duygusudur. Bağımsız olmak isteriz ve bunu da ilk etapta ailemizden ayrılarak başarabileceğimizi düşünürüz. Yayla köyü Trakya bölgesinde yaşayan insanlar için kısa bir yolculuktan sonra ulaşılabilecek bir mesafede. Biz Kırklareli' nden kendi aracımızla 3.5 saatte geldik. Köy dediğime bakmayın yerleşim yeri olarak Edirne/Keşan' a bağlı bir köy ama Yayla sahiline doğru ilerledikçe bir çok yazlıktan oluşan tatil siteleri var. Diğer tatil beldeleri gibi kiralık ev, pansiyon, oda, otel tarzı yapılar pek yok ya da ben çok fazla görmedim. Bunun yerine kişilere ait yazlıklar var. Bu yazlıklarda kişiler aileriyle beraber kalıyorlar. Eğer yazlık sahibi gelmezse onun yerine akrabaları veya kişinin arkadaşları geliyor. Yayla' nın denizi ise ilk etapta kayaların çirkinleştirdiği kıyı şeridinden sonra Saros körfezinin muhteşem nimetlerinden yararlanan oldukça güzel bir deniz. Plaj kısmı çarpık yapılaşma sebebiyle kötü durumda ve plaj da pek alan yok. Ama ileride belki güzelleştirilebilir. Gece hayatı yönünden oldukça yetersiz durumda. Ama bunu aramayan insanlar için genede güzel. Yollarının güzelleştirilmesi kesinlikle gerekli. Işıklandırması konusunda da çalışmalar yapılması gerekiyor. Eğer benim gibi kafa dinlemeyi seven birisi iseniz Yayla' da birkaç gün kalmanızı tavsiye ederim. Ama eğer daha fazlasını arıyorsanız 10 km uzalıktaki Erikli sizin için uygun olacaktır.

1-Kırklareli' nde ailem ve dostlarımla beraberim.
2-Yaklaşık 1 aydır iş bakıyorum. Bir kaç firmayla görüştüm. Ama anlaşma sağlayabildiğim olmadı.
3-Ruby öğreniyorum. Özellikle Ruby On Rails ilgimi çekiyor.
4-Bu aralar iyi hissedemediğim hissine kapıldım. Bu yüzden 'İyi Hissetmek' konusunu işleyen bir kitap okuyorum.
5-Okul yıllarımda da ara ara denediğim Linux türevi bir işletim sistemini sürekli kullanmak hedefim için yeni bir girişimde bulundum. Artık bilgisayarımda Ubuntu 9.04 ve Windows XP beraber kalıyorlar.
Ruby Ubuntu 9.04 altında şu ana kadar hiç sorun çıkartmadı. Çok gerekmediği takdirde sürekli Ubuntu 9.04 kullanıyorum.

2008 Aralık ayından beri yazamadım. Aslında bu benim web sitemi yapma amacımla oldukça çelişti. Çünkü amacım verimli bir teknoloji ve hayat mühendisliği yazarı olmaktı. Ama artık yeniden yazmaya başlıyorum. Bunu eski dostum Blogger' a borçluyum. Yeni yazılarda buluşmak üzere.